19 Ağustos 2013 Pazartesi

DİŞ BUĞDAYI PARTİSİ...




Uzun zamandır bu günü bekliyorduk; çünkü doğum günümüze artık çok kısa bir zaman kaldı. Biran önce şu parti olayına el atmam lazımdı;bizim tırtılın  dişi mişi ortada yoktu ,taaa ki bundan 1 ay öncesine  kadar:)) 8 aylıkken ilk dişimizi çıkardık ,şimdi 4. yolda :) Bir iki gün çok sıkıntı çektik ;gerisi o kadar da zor olmadı. Benim canım oğlum adım adım büyümeye devam ediyor,  ve bende bunu çok keyifle izliyorum 
 Gelelim partimize ;hazırlıkların çoğu bana ait,sadece banner ve etiketlemeleri bir firmaya yaptırttım. Pelur kağıtlarından pomponlar,kurdela ağcı(çok zaman alan birşeymiş )süslemeler,şekerlemeler gibi.... Biraz yorucu oldu ama başından beri en çok yapmak istediğim şeydi. Organizasyon işini çok seviyorum ,bişeylerle uğraşınca emek verince daha zevkli daha eğlenceli ve anlamlı oluyor bence:) Yakında doğum günü hazırlıklarına başlayacağım; fakat dişarıda yapmayı pilanladığım için  onu bir organizasyon firmasıyla halledeceğim bakalım nasıl olucak göreceğiz.))

 Diş buğdayını da yaptık kuzumun ; inci gibi dişlerin olsun inşallah seni seviyoruz minik tırtılım...

 işte partimizden bir kaç kare...




annesinin aşkı nasılda mutlu:))




Ev yapımı taze limonatalar...
sanırım aşçı olucak:)





17 Ağustos 2013 Cumartesi

MİNİK TIRTILIMIN ENFES TARİFLERİ:))




  Bizim ki artık ek gıdadan çıktı, bildiğin yemek yiyoruz ve farkettim ki artık akşamlarıda yemek yemek istiyor çünkü acıkıyor.Artık her şeyi yediyorum her yemeği tattırıyorum isterse yiyiyor istemezse yemiyor küçük tırtılım :)) 

  Bizim gün içinde ki öğünlerimiz :
 İlk olarak kahvaltı :birtane yumurta sarısı maydanoz dereotu ,yulaf pekmez peynir bol bol da su. 
 Öğlen çorbasından önce birkaç kaşık meyve yoğurt yiyoruz.
 Öğlen de çorbasını onun aç olduğu zamana denk getirmem çok önemli emzirdiğim için bazen alakasız saatlerde emebiliyor oyüzden öğlen yemeği birkaç saat uzayabiliyor .
.Akşamları da Genelde pirinç ununa mama yapıyorum yada meyve püresi ama mutlaka bir şey yemesi lazım çünkü gece açlıktan uyumuyoruz sonra.:((

 En sevdiğimiz çorbalardan bir kaç tarif.. 

 Şehriyeli kabak çorbası:Domatesleri kavuruyoruz, içine küp küp doğradıımız kabakları ilave edip tekrar kavuruyoruz; üzerine su ve biraz şehriye pişmesine yakında dereotu koyuyoruz .İşte bizim tırtılın en sevdiği çorba:))
 Bal kabağı çorbası:Ben göz kararı kabakları küp küp doğruyorum içine de soğan ve havuç koyuyorum, haşlıyorum birazda pirinç atıyorum ,yoğurtla beraber afiyetle yiyoruz
 Tarhana çorbası:Bilmeyenimiz yoktur sanırım onada bayılıyoruz:)
 Tavuk suyuna çorba:Haşlanmış tavuk suyuna, şehriye ve tavuk parçaları birazda havuç katıyoruz iki tatlı kaşığı yoğurt ve yumurta sarısıyla da terbiye yapıyoruz, biraz kaynadıktan sonra çorbamız hazır:)




7 Ağustos 2013 Çarşamba

MİNİKLER MESLEK ATÖLYESİNDE...



Geçenlerde ailecek gittiğimiz alışveriş ve yaşam merkezi olan "kanyon"da çocuklar için çok güzel bir etkinlik gördüm. Erim biraz büyük olsaydı katılmasını isterdim ;çünkü çocuklar çok zevk alarak çalışıyorlardı.Etkinlik şöyle; "Minikler meslek atölyesi" adı altında eğlenceli ve bir o kadar eğitici bir program .Yaz aylarında hafta sonu kanyona gelen çocukları her hafta düzenlenen pilot,itfaiyeci,doktor,bilim insanı gibi meslek dallarıyla hem eğlendirecek  hem meslekleri tanıtacak ve deneyim sahibi yapacak...

 KANYON MİNİKLER MESLEK ATÖLYESİ
 AĞUSTOS AYI PROGRAMI:
 
 3-4 ağustos 2013 minik safariceler
 
 17-18 ağustos 2013 mink bilim insanları
 
 24-25 ağustos 2013 minik dalgıçlar




DOĞA DOSTU ANNE VE BABALARA MOTER'S CORN....


Annelerin bebekleri için asla vazgeçemeyeceği şeylerden biri de onların sağlıklarıdır.Bebeklerinin tükettiği besinler kadar kullandıkları araç gereçlere de önem verirler.Biz anneler ,mümkün olduğunca plastik içermeyen doğal ürünleri tercih ederiz ;çünkü yapay boyalarla desen verilmiş renk katılmış tabak ,çanak minimum gereçler asidik özellikler taşıyan gıdalarla temas edildiğinde kurşun ve kadminyum yönünden oldukça zararlı olabiliyormuş; işte annelerin bu hassas noktasına değinip doğal ürünleri üreten bir çok firma bu iş el attı bu firmalardan biride "MOTER'S CORN ".

 Mother's corn ürünleri üretilirken mısır kullanılıyor,pilastik ürünler doğada yüzyıllarca kaybolmayıp çevreye zarar verirken,"moter's corn" ürünleri toprakta bulunan mikro organizmalar tarafından parçalanıyor ve  1 yıl içinde toprağa karışıyor.

Ek gıdaya yeni geçmiş yada geçecek olan ;bebeğinin sağlığını düşünen anneler ve babalar için bu tarz organik üretilen bir ürün tavsiye edilebilir..




22 Temmuz 2013 Pazartesi

OTO KOLTUĞU....




Geldik 8. ayımıza ,bizim oğlan büyüdü de büyüdü ana kucağına sığmaz oldu. E artık bir oto koltuğu şart oldu.Hemen araştırmalara başladık, aslında başından beri aklımızda tek marka vardı oda "Römer" ;fakat biz yine de bir kaç marka daha inceledik. "İsofix" denilen bir şey varmış onu da öğrenmiş olduk :oto koltuğunun tamamen koltuğa mönte olmasıymış (üstelik takılıp çıkartılmasıda çok kolay) -Oto koltukları arasında Römer tüm güvenlik testlerinden en yüksek puanla geçmiş en iyi oto koltuğu olarak bilinmektedir ; bizde buna güvendik ve tercihimiz Britax-Römer 2013 Trifix Oto Koltuğu Taupe Grey oldu.
 

 Koltuğun özellikleri kısaca şöyle...

Trifix en yeni, en güvenli ve en güzel tasarlanmış grup1 oto koltuğudur. Isofix ve Top Tether bağlantı noktalarına sahip her arabada kullanım için evrensel olarak onaylanan Trifix, devrim yaratan Isofix + montaj sisteminin kullanıldığı ilk koltuktur.

 Yükseklik ayarlı başdesteği ve kemer takımı, tek elle kolayca ayarlanır ve yeniden geçirme sırasındaki hataları önler.
SI-Pad minder üstün yan darbe koruması sağlar.
Tek çekişle ayarlanabilen 5 noktalı emniyet kemeri vardır.
Yüksek performanslı göğüs minderleri bir darbe olması halinde çocuğun öne doğru hareketini azaltır.
Kemerle ilişkili olmadan kolayca çıkarılabilen kılıf.
Çok kademeli pozisyonlar çocuğunuza rahatsızlık vermeden ayarlanılabilinir.


Bir diyer incelediğimiz oto koltuğu ise concord transformer Tpro oto koltuğu





12 Temmuz 2013 Cuma

EK GIDA ÇİLESİ...




Biz ek gıdaya geçeli tam 2 ay oldu. ilk başladığımızda bu konuda çok titizdim açıkçası ,üç beş besini geçmiyordu yedirdiklerim. ilk sebze püresiyle başladık; havuç,kabak,patates,pirinç kaynatıp püre halinde yedirdim .İlk başta merakından baya bi yedi tabi bende havalardayım, süper çok güzel yiyor diye sonra anladı ki bu lezzetli değil :)direk ağız burun kıvırmaya başladı. Meyve olarakta ilk armut ve elmayla başladım. Meyveyı hep sevdi bizim minik kuş :) yoğurda gelince ;yoğurduda hep sevdik ve severek yiyoruz.Her gün küçük beye yoğurt mayalanıyor tabı bazen iki günde bir yedirdiğimde oluyor ..

Bu son günlerde ise tuzsuz olmak şartıyla her şeyi yediriyorum. Fasulye yapıyorsam evde ona ayrı ayırıyorum oda bizim yediğimizden yiyor. Birde dişi çıksa:)) Tek problemimiz marketlerden tavuk hiç almadım çünkü hepsinin GDO' lu olduğunu biliyorum.Geçenlerde bir organik markanın tavuğunu aldım yine de çok güvenmeyerek, evde haşlayınca çıkar kokusu dedik ;dediğim gibi de oldu ,hemen haşlanmadı ve daha kırmızıydı, markası city farm bir de raya organik markasını tavsiye edebilirim.

 Ek gıda dönemi biraz bana zor geldi açıkçası emzirmek en kolayı:) birde zorda kalınca marketten hazır meyve pürelerinden aldığım oldu yedirdim de.Bazen dışarıda oluyoruz ve onun bişeyler yemesi gerekiyor mecbur kalıyorum aslında hiç yememesi taraftarıyım yediği zaman kendimi kötü bir anne gibi hissediyorum ;fakat eşimin deyimiyle bebekli bir aile olarak ,bizim bebeğe değil onun bize ayak uydurmasını istiyoruz ki hayat daha zevkli bir hale gelsin....



26 Haziran 2013 Çarşamba

MÜKEMMEL ANNE OLMAK,OLABİLMEK,OLDUĞUNU SANMAK......



Mükemmel anne olmak ! peki nasıl? Ben mükemmel miyim ,oğluma  yetiyor muyum ? Bu gibi sorularla annelik güdüsünü denetleyen, bir çok anne var benim gibi eminim.Daha çok yolun başındayım.Göreceğim, yaşayacağım bir çok şey var biliyorum ;ama şu an bile ona yetebilmek, her şeyiyle yakından ilgilenmek benim asli görevim.Onunla oyunlar oynamak,onun kişisel gelişimine katkıda bulunabilmek,öğretmek öğrendiğini gördükçe dünyanın en mutlu insanı olmak :) yemeğini ne kadar yedi ,ne yedi ,ne yemesi gerekli,yemese olur mu, yeme alışkanlığını nasıl kazandırmalıyım? bütün organik ürünleri toplayıp(ne kadar güvenilir tartışılır) her şeyin en tazesini yedirme telaşıda cabası.Bizim gibi masaya oturup ekmeğiyle yemek yemeli mi; yoksa o daha bebek her şeyi püre gibi mi yemeli ? Tarzında sorular ve deneyimli annelerle kendimi geliştirmeye çalışıyorum.

Mükemmel olmaya çalışmak Sürekli; oyun grubu, drama, müzik dersi,, ödevler, okul kursları, dershaneler, yaz okulları arasında koşturan, çocuk taşıyan şoför anneler,hizmetçi , dadı anne olarak var olmaktan  ibaret değil tabiki de. Beraber vakit geçirebilmek , kuşları izlemek ,onlara yem atmak,hayat telaşına kapılmadan onun zaafını, hobisini, fobisini öğrenebilmek,düşmek kalkmak gibi........ Ben onunla hayatı öğreniyorum.Hani derler ya anneler hem doktor,hem mühendis,hem terzi,hem kuaför,hem aşçı gerçekten de öyle, daha geçen gün oğlumun saçlarını traş bile ettim:))

 Memorial Şişli Hastanesi Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Uz. Dr. Leyla Benkurt Alkaş yazısında değindiği gibi

Kadına büyük sorumluluklar yükleniyor ve kadın da bunu görev ediniyor

Bununla birlikte kendi anne-babası, kocası, kocasının sülalesi, komşular,  hatta kendi durumundaki diğer kadınlar kendisinden klasik kadın rolleri ister. Evinin düzeni, temizliği, yemeği, alışverişi kocasıyla ortak yarılsa da sorumluluk ve hesap verecek kişi kadın olur. İyi bir eş olarak, kocasını dinlemek, önceliği ona vermek, dış ilişkilerde arka planda durmak, alttan almak hep kadının görevidir. Eşine, kayınvalidesi kadar güzel yapmak, aileye sofralar donatmak, evlenene, hastaya tüm sosyal olaylarda hediye alıp, kutlamak, hatır sormak onun görevidir.

Çocuklar da bu durumdan olumsuz etkileniyor

Bu “hiçbir şeyden kusur kalmayalım” koşturmacası içinde, çocuklarda da gevşeyememe, sürekli bir yetişkine ihtiyaç duyma, sürekli canı sıkılma, kendini oyalayamama durumları görünüyor. Sık sık hastalanan, başı –karnı-bacakları ağrıyan, mızıl mızıl şikayetçi çocuk sayısı artıyor.
Çocuklar büyürken kendilerine zaman ayıran ama saçını süpürge etmeyen anneye, geniş zamanlara, geniş mekanlara ihtiyaç duyarlar. Hızla yapmaları istendikçe, yetişmek zorunda kaldıkça, kendisi istemeden imkanlar önüne sunuldukça;  minnet etmeyen, kendi işini görmek istemeyen, doyumsuz, memnuniyetsiz, meraksız, amaçsız çocuklar yetişmektedir. Örneğin kendi giysisini giyme, yeni bir şeye özenme, ona ulaşmak için bekleme, emek ve uğraş içine girme, kendisine sunulan imkan ve nimetlerin kıymetini bilme, bunun için minnet duyma, kendi uğraştığı için merak etme, bağlanma, sahiplenme, kendinin yönettiği, doldurduğu zaman dilimlerini bu amaçlar için doldurma yeteneği kazanmak asıl özgürlüktür. Ama anneler kendileri bunu sağlayamazken çocuklarına öğretmeleri mümkün olmamaktadır.

  Birde sizinle "aylin annenin" yazısını paylaşmak isterim okumayanlar vardır belki tam da beni anlatmış bu yazısında. Doğum sürecinden, gelişim sürecine kadar. Sanırım her anne biraz da olsa kendisine benzeyen biriyle karşılaşabiliyor .....


Mükemmel Anne Yoktur Mükemmelliyetçi Anne Vardır

Mükemmel anne yoktur mükemmelliyetçi anne vardırGeçen gün sevgili Sabanur Kıraç, köşesinde bebeğini aksesuar olarak kullanan annelere değinmiş, ardından fikrimi sormuştu. Ben de bunlar sadece doğuran kadınlar, anne olmak başka bir şey demiştim.

Aklıma taze anne olduğum günler geldi. Bebeğini annesi, dadısı, yardımcıları, ailesi ve bilumum insanın yardımıyla büyüttüğü üstelik herşeyin kolayına kaçtığı halde, halinden şikayet edenlere gıcık oluyordum. Hatta gıcık olmanın ötesinde lohusa kafasıyla okkalı bir kafa atasım bile geliyordu, itiraf edeyim. İşin kolayına kaçmalarına gıcık oluyordum belki de… Çünkü bebeğimi tek başıma büyütüyordum. Bebeğim bana yapışık bir aksesuar gibiydi evet. Ama bir farkla, herşeyinden ben sorumluydum.  /_np/5851/19805851.jpg

Annem doğumdan sonra 40 gün yanımda kalmış, İzmir’ e dönmüştü. Ben de tek başıma bebeğimle annelik macerama başlamıştım. Maceraydı, çünkü bebeğin gelişimini bilmek ayrı anne olmak ayrı bir konu. Ve ben hayatımda ilk kez anneydim. Emzirme ve sütün yetmesi telaşı en büyük zorluktu. Peşi sıra gelen uykusuzluk ve kendini unutma haliyle karışık bir vaziyet…


Ata birkaç haftalıktı. Pembe, beyaz çiçekli elbisemin altına giydiğim saks mavisi çoraplarım ve 42 numara deri erkek terliğiyle salona dalıp, “anne baksana emerken uyudu, acaba doymuş mudur” diyerek telaşlandığımı, kılığımı görünce salondaki misafirlerinin girdiği hafif şoku hiç unutmam. A tabi saçımın başımın halini eklemeliyim ama tarif edecek model bulamadım. Günlerdir taranmamış ama bir şekilde toplanmış, mağara kadınlarından hallice, nev-i uzun saçlı taze anneye münhasır bir model işte…



Annem gittikten sonra,  bebeğimi 5 dakika bırakıp, bırakın gezmeyi, evle ilgileneceğim bir yakınım yoktu. Evle ilgilenebilsem, en azından bir şeyi tam anlamıyla yaptığıma sevinebileceğim. Ama yoktu işte. Üstüne gaz sancısı çekip, saatlerce ağladığı günler tuz biber olmuştu.  O ağlayınca ben de ağlardım.

Doğum sonrası çok hafif dahi olsa depresyon geçirmeyen kadın yoktur. Ben demiyorum, psikiyatrlar söylüyor. Ancak şehrin ortasında yapayalnız bir annelik, ne bebeğe ne de anneye iyilik…  Anneyi daha da zora sokuyor ve kişilik ayarlarının bozulmasına sebep olabiliyor. Üstelik, yardımcı olacak biri yokken herşeyi dört dörtlük bir şekilde yerine getirebilme düşüncesi, annenin kendini sorgulamasına yol açıyor. Ne oluyor sonunda , yetersiz bir anne miyim? Acaba nerede hata yapıyorum? Sorgu sualleriyle zaten az olan moral ve motivasyon iyice dibe vuruyor.

Mükemmel anne yoktur, mükemmeliyetçi anne vardır.

Yukarıda anlatmaya çalıştığım şeylerin nedeni bu aslında, bizi herşeyin en iyisi olmaya zorlayan sistem. Bir yanımız herşeyin mükemmel olmasını isterken, bir yanımız “olduğu kadar” diyor. Ama nafile.



Harikulade bir kariyeri olan, birkaç dili ana dili gibi konuşan, dünyayı karış karış gezen kadınlar anne olunca, evde memeye yapışıp kalmış minicik bir bebekle, uykusuz, bitkin ve bakımsız olmayı nasıl kolaylıkla kabul edebilir ki? Hadi bir şekilde etti diyelim, ardından gelen herşeyin en iyisini yapma çabası neyin nesi?
Herşeyin en iyisi olma kaygısı nedeniyle çoğumuz hem doktor, hem ziraat mühendisi, hem psikolog, hem kuaför, hem aşçı hem de soför değil miyiz? Çocuk sütlerinini labaratuarda tahlil ettiren, bebek maması üreten firmalardan, ineklerin GDO’ lu besin tüketip tüketmediğini sorgulayanlarız biz.
Sevgili arkadaşım Işıl deneyimli bir anne. 3 çocuğu var. Bunu paylaştığımda şöyle dedi: Yaşamı kontrol edemeyeceğini idrak edene dek her anne biraz mükemmeliyetçidir.
Doğru söze ne denir?